1993 yılında Karadeniz’in sakin kasabası Akçakoca sahiline bir Lenin heykeli vurur. Heykel, turistik amaçla kasaba meydanına dikilmek istenir. Bürokratik izinler bir türlü çıkmaz ve heykel belediyenin deposuna atılır. Buraya kadar olan kısım gerçek. Bundan sonrası ise Sen Ben Lenin…

Kasabanın meydanına dikilen Lenin heykelinin açılışı, dönemin başbakanının da katılacağı bir törenle yapılacaktır ki heykel çalınır. Ankara’dan görevlendirilen iki polis, kayıp Lenin heykelinin peşine düşer.
Başroldeki iki polisin, kasaba halkından otuza yakın kişiyi, tek mekânda sorguladığı filmde, konunun ilginçliği, filmin polisiye kurgusu, her biri ülkenin bir kesimini simgeleyen çok iyi oyunculardan oluşan kalabalık kadro sayesinde film akıp gidiyor. Doyumsuz lezzetteki diyaloglarda edebiyatın soluğunu hep hissediyorsunuz. Bunun sebebi senaryonun altındaki isimler: yönetmen Tufan Taştan ve Türkiye’nin en iyi çağdaş yazarlarından Barış Bıçakçı.

Festivalin açılış filmi Sen Ben Lenin, Türkiye solunun kolektif hafızasının bir iz düşümü.

*Edip Cansever’in “Mendilimde Kan Sesleri” isimli şiirinden alıntıdır. Filmin sonundaki şarkı bu şiirden bestelenmiştir.